Görüntüleme Koşulları

Görüntüleme koşullarından daha önce söz ettik; ancak bunun ‘beyaz noktalarla’ ilgisi nedir?

Aslında bayağı çok; beyaz noktalar bir tür görüntüleme koşulunu açıklar.

Yani genellikle izleme koşullarından kastettiğimiz, görseli görüntülediğiniz odanın aydınlatması ve dekorasyonudur. Gözlerimiz hem etkin olarak baktığınız renkleri (görselin renkleri) hem de etkin olarak bakmadığınız renkleri (odanın renkleri), yani her iki renk grubu da görselin nasıl göründüğünü etkiler.

../../_images/Meisje_met_de_parel_viewing.png

Sol: Ünlü tablonun kendisinden daha fazla dikkat isteyen parlak mor bir arka plan koyarak Vermeer’i mahvedelim. Merkez: Bir iç dekoratörün nefret edeceği; ancak renkleri ortaya çıkaran çok daha nötr bir zemin. Sağ: Maurits Evi’nde gerçek hayatta bu tablonun en azından ben oradayken sergilendiği yaklaşık renk. Özgün görsel Wikipedia’dan alınmıştır.

Örneğin, müzenin duvarları parlak kırmızı veya maviye boyandığında müze sergicilerinin iç mimarlara gerçekten kızmalarının nedeni budur; çünkü bu, resmin renklerinin görünümünü büyük ölçüde değiştirecektir. (Ki Vermeer gibi renkleri ile tanınan bir ressamdan bahsediyorsak gerçekten kötü bir deneyimle sonuçlanabilir).

../../_images/Krita_example_metamerism.png

Aydınlatma, dramatik etkilere sahip olabilen izleme koşulunun diğer bileşenidir. Özellikle aydınlatma, tüm renklerin nasıl göründüğünü etkiler. Örneğin, ayçiçekleri ve gelincikler resmi çizerseniz bunu basarsanız ve üzerine parlak sarı bir ışık tutarsanız ayçiçekleri beyaz arka plandan ayırt edilemez hale gelir ve gelincikler turuncu görünür. Buna metamerizm denir ve genelde renk yönetimi iş akışınızda kaçınmak isteyeceğiniz bir şeydir.

Metamerizmin bir sorun haline gelebileceği bir örnek, farklı kaynaklardan renkleri bir araya getirmeye başladığınız zamandır.

../../_images/White_point_mix_up_ex1_01.svg

Örneğin, parlak kırmızı olmayan ama süper grimsi kırmızı da olmayan kırmızı bir tişört için baskı tasarlıyorsunuz ve baskı renklerinin tişörtün rengiyle eşleştiğinden emin olmak istiyorsunuz, böylece gözlemleyebildiğiniz kadar doğru bir şekilde yaklaşık olarak kırmızı olan bir sahte arka plan katman koyarsınız ve bu sahte katmanın üzerindeki katmanları boyarsınız. İşiniz bittiğinde, bu sahte katmanı gizlersiniz ve görseli saydam bir arka plana sahip olarak basına gönderirsiniz.

../../_images/White_point_mixup_ex1_02.png

Ancak tişörtü baskıdan aldığınızda, tüm renklerinizin soluk, uyumsuz ve belki de fazla sarımsı olduğunu fark ediyorsunuz (ve bu tişört ne zaman mor oldu?).

Beyaz noktalar işte şimdi devreye girer.

Muhtemelen akkor lambaların parladığı beyaz bir odada tişörtü gördünüz; çünkü gerçek bir sanatçı olarak işe gecenin bir yarısı, yani en iyi sanatın yapıldığı zaman başladınız. Bununla birlikte, akkor lambaların kabaca 2300-2800K siyah gövde sıcaklığı vardır, bu da onların resmi olarak Beyaz Nokta A olarak adlandırılan sarımsı bir ışık vermelerini sağlar.

Bilgisayar ekranınız ise D65 olarak da bilinen 6500K siyah gövde sıcaklığına sahiptir. Astığınız lambalardan çok daha mavimsi bir ışık rengidir.

Daha da kötüsü yazıcılar, doğrudan güneş ışığı altında beyaz kağıdın rengi olan D50’nin beyaz noktasını kullanarak yazdırır.

../../_images/White_point_mix_up_ex1_03.svg

Tişörtünüzün rengine akşam akşam göz kararı karar vererek sarımsı ışıkla dönüşmüş kırmızı rengini aldınız. Gözleminizi bulutlu bir ortamda (ki bu da kabaca D65’tir) dağınık güneş ışığında yapmış olsaydınız veya doğrudan güneş ışığında yapmış olsaydınız ve resminizi D50’ye ayarlanmış bir profille boyasaydınız, renk çok daha yakın olurdu ve böylece tasarımınız bu kadar sarımsı olmayıp daha iyi olurdu.

../../_images/White_point_mixup_ex1_03.png

Bir beyaz dengesi süzgeci uygulamak, renkleri ortadaki tonla bir şekilde eşleştirir; ancak başlangıçta gerçek renge karşı tasarlasaydınız çok daha iyi bir tasarıma sahip olurdunuz.

Şimdi, G’MIC’dekiler gibi bir beyaz dengeleme süzgeci kullanarak bunu teknik olarak hızlı bir şekilde düzeltebilirsiniz; ancak bu hata üretim sürecinin sonunda yakalandığı için temelde tasarım yaparken olası renklerin kullanımını sınırlarsınız, bu da üzücü bir durumdur.

Metamerizmin işleri alt üst ettiği başka bir örnek de ekran projeksiyonlarıdır.

Bir öge türünü kırmızı, başka bir ögeyi sarı ve yine bir başka öge türünü mor ile işaretlediğimiz bir sunumumuz var. Bir bilgisayarda renkler arasındaki farklar çok açıktır.

../../_images/Krita_metamerism_presentation.svg

Ancak projeksiyona başladığımızda odanın ışıkları kısılmaz, bu da renklerin ton skalasının çatırdadığı ve sarının beyazdan neredeyse ayırt edilemez hale geldiği anlamına gelir. Ayrıca odadaki ışık hafif sarımsı olduğu için mor kırmızıya dönüşerek kırmızıdan ayırt edilemez hale gelir. Grafiğin okunması zorlaşır.

Her iki durumda da, size yardımcı olması için Krita’nın renk yönetimini biraz kullanabilirsiniz; ancak çoğunlukla, bunun “farkında” olmanız gerekir; çünkü Krita geceleri çalışıp renk algınızın bozulması hakkında veya sunum salonu sahibinin ışıkları kapatmayı reddetmesi konularında pek bir şey yapamaz.

Bununla birlikte, OCIO LUT veya cLUT ICC profili gibi LUT’ları kullanan bir görüntüleme profiliniz olmadığı sürece, her zaman matris profillerini ilgili renkölçere dönüştüren ICC v4 iş akışındaki tuhaflık nedeniyle (bu beyaz noktaların eşleştiği anlamına gelir) çalışma alanı seçerken beyaz noktanın pek bir önemi olmayacaktır.